10 Nisan 2008 Perşembe

Anlamak


Vurdum mu kızartmalıyım orayı. Bruce Dickinson bağırırken, ağzından fışkıran tükürükler olmalıyım. Ve brunch partisi sonrası golf oynayanların suratlarına tokat gibi yapışmalıyım bir tükürük olarak.
Master of Puppets’ın solosu olmalıyım ben. Her şeyi içermeliyim. Aşkı, nefreti, sonra hem aşık olup hem nefret etmeyi içermeliyim. Ne onla ne de onsuz gibi değil, bu fakir fukara edebiyatı olur. Ama koydum mu oturtmalıyım. Evet ben böyle olmalıyım.
Haksızlıklara isyan, isyanlara söz, sözlere dize, dizelere şiir, şiirlere şair olmalıyım. Evet, bu olmalıyım kesinlikle.
Çarptım mı kıyılara, yazılan sahte aşk isimlerini silmeliyim. Saçma sapan, yazmak için yazılmış romantik, kadın dergilerinden çıkma lafları silen silgi olmalıyım. Kurşun kalemleri sivrilten kalemtraş olmalıyım. Göstermeliyim onlara nasıl yazabileceklerini ve köreldiklerinde hiç bıkmadan usanmadan, traşlamalıyım onları.
Bruce Dickinson’ın ağzından , tükürükler olmalıyım. Dinleyenlerin yüzüne yapışmalıyım. Doğru düzgün dinleyin şu adamı be! Söylediği bir şeyler var.
Islattığımda yüzleri kızarmalı. Vurdum mu kızartmalıyım orayı. İğrenç olmalıyım, çirkin olmalıyım, tiksindirmeliyim bakanları. İnsan olduklarına şükrettirmeliyim. İnsan olun biraz!
Kuklaların efendisini göstermeliyim onlara. Kukla olmamaları gerektiğini göstermeliyim. Onuru öğretmeliyim onlara. Ölümün sürüngenlikten iyi olduğunu, sürüngenliğinse insan olmaktan daha onurlu olduğunu, bana bakınca anlamalılar.
Anlamalılar ki, bu iş bu şekilde bir yere varmayacak ya da vardığında çok geç olacak. Anlamalılar artık.
Sizi kuşattığı vakit karanlık, çok cesur olabilirsiniz. Ama aynı cesareti karanlığa girmek için gösteremezsiniz. Onlara dimdik durmayı öğretmeliyim. Sizler isimsiz kahramanlar olacaksınız, isimleriniz yok ama hepiniz o an geldiğinde birsiniz demeliyim. Bunu anlamalılar artık.
Yoksa bu iş bir yere vardığında çok geç olacak.

Hiç yorum yok: