3 Haziran 2008 Salı

Liberalizm Üzerine



Liberalizmde esas olan bireyin refahı ve özgürlüğüdür.Eşitlik ise ancak özgürlüklerin eşitliği ya da fırsat eşitliği olarak düşünülebilir.Çünkü özgürlüğün olmadığı bir eşitlik,köleler arasındaki eşitliğe benzer.Buna göre,insan özgürlüğü sayesinde,kendisini belirler,gerçekleştirir ve yaratıcı olur.Bu özgürlük,dinsel anlamda din ve vicdan özgürlüğü,siyasal anlamda düşünce özgürlüğü,ekonomik anlamda mülkiyet özgürlüğü olarak da algılanabilir.Bireyler ekonomik anlamda özgür olursa,diledikleri gibi üretir ve tüketirler.Ürünlerini istedikleri gibi pazarlayıp, birbirleriyle rekabet edebilirler.Böylece ekonomik hayat bir düzen kazanır.Devlet,bu düzene müdahalesini en aza indirmelidir.Bireyler,ekonomi alanında,kendi çıkarlarını gerçekleştirerek zenginleştikçe,bu zenginlik ve refahtan yavaş yavaş da olsa toplumdaki herkes pay almaya başlar.Böylelikle genel çıkar da sağlanmış olur.Bu yaklaşımın başlıca savunucuları A.Smith,J.Locke,J.S.Mill’dir
Liberalizm,gerek ekonomi felsefesinde gerekse siyaset felsefesinde devlet, toplum ve birey arasındaki tüm ilişkilerde bireyin hak ve özgürlüklerini öne çıkaran; her bireyin vicdan, inanç ve düşünce özgürlüğünün tanınması gerektiğini savunan ekonomik ve siyasal öğretidir.En ideal olanın ise devletin bireyler, sınıflar ve uluslar arasındaki ekonomik ilişkilere hiçbir şekilde karışmaması olduğunu öne süren ve somut anlatımını’’Bırakınız yapsınlar,bırakınız geçsinler’’ (Laisez faire,laisez passer)sözünde bulan bu akım,iktisadi liberalizm olarak adlandırılırken, devlet yetkesinin her anlamda ve her alanda kısıtlanması, bu yetkeyi elinde tutanların toplumun yapıtaşları bireylerin yaşamlarını nasıl yönlendireceklerine herhangi bir gerekçe ileri sürerek hiçbir şekilde karışmaması gerektiğini savunan, devletin toplumsal ve kültürel yaşamın düzenlenmesinde hiçbir belirleyici rol üstlenmemesi gerektiğinin altını koyultarak çizen’’En iyi hükümet,en az hükümet edendir’’sözüyle açık açık ortaya koyan öğreti ise siyasal liberalizm olarak adlandırılmaktadır.
Liberal siyaset kuramı ile yakından ilişkili özgürlük, hoşgörü, kişisel haklar, kurumsal demokrasi ve hukuk yasaları gibi ilkelerin felsefece dayanaklarını inceler. Liberallere göre, siyasal kuruluşlar siyasal ve toplumsal çıkarlardan bağımsız olarak kişisel çıkarların korunmasına ve sağlanmasına yaptıkları katkılar bağlamında meşrulaşırlar.
Liberal düşünürler, gerek her toplum ve kültürün kendi sonunu kendi içinde taşıdığı düşüncesine gerekse siyasal ve toplumsal kuruluşların insanı daha iyiye doğru dönüştürme gibi bir amaç taşımaları gerektiği görüşüne karşı çıkarlar. Liberal felsefecilere göre, maddi olsun manevi olsun her kişinin kendi amaçları vardır ve bu amaçlar başkalarınınkiyle doğal olarak uyum içinde olmadığından bireylerin a- maçları uğruna neleri yapabilecekleri ile başkalarının amaçlarını hangi bakımlardan göz önüne almaları gerektiğini belirleyen kurallar belirlenmelidir. Bu bağlamda liberalizmin yapması gereken, bir yandan bireylerin ayrı ayrı isteklerine yanıt veren, bir yandan da toplumu güvence altına alan bir yaşam biçimi tasarlamaktır.
Bu felsefeye en uygun ortam ise demokrasi ve cumhuriyettir.Birey kavramı en önemli kavramdır ve her şeyden bağımsızdır.Önemli olan kişiliğin gelişmesidir.İlerleme ve eğitim çok önemlidir.Her kişi kendi kaderini tayin etme hakkına sahiptir ve devlet,bu hak için kişinin güvenliğini ve çeşitli ihtiyaçlarını gidermelidir.Siyasal güç kısılır,yani güçlü devlet yerine güçlü toplum vardır.Çünkü güçlü devlet despotizme,fazla otoriter bir faşist rejime kadar götürebilir.
Sınıf sistemi yoktur.Toplum ve bireyler kendi kendini yönetir.Toplum bireylerin gelişimi sayesinde gelişir,çünkü her birey kişisel gelişimini artırdıkça,otomatik olarak toplum da gelişecektir.En önemli amaçlardan biri ise bireylerin ortak çıkarını bulmaktır.
Liberalizm ile felsefesi, "sol" tarafından refah ve iktidarın birkaç kişinin elinde toplanmasına karşı hiçbir savunması olmayan ve insanın toplumsal ve siyasal doğasına ilişkin herhangi bir çözümlemeden yoksun ‘’özgür pazar ideolojisi’’ olmakla eleştirilir. Liberalizme yöneltilen bir başka temel eleştiri de liberalizmin toplumsal etkeni arka plana iterek toplumlardan ayrı bireylerin ya da soyut kuralların bulunduğunu kabul etmesidir.
"Sağ"ın liberalizme yönelik en temel eleştirisi ise yerleşik kurumlara ve geleneklere duyarlı olmaması ve bireysel özgürlüğün artırılmasında toplumsal yapılara ve sınırlamalara gereksinim olduğunu göz ardı etmesidir.
LİBERALİZMİN EN TEMEL EKSİKLERİ
Liberalizm ikiye ayrılır.Liberteryenler ve Liberal demokratlar.Liberteryenler kapitalizmin en vahşi halini savunurlar ve ‘’ölen ölür,kalan sağlar bizimdir’’ mantığı çerçevesinde hareket ederler.
Sosyalizm,kendini yenileyemediği ve çağa ayak uyduramadığı için çökmüştür.Bugün de Çin,çökmemek için kendine has bir sosyalizm yaratmıştır.Liberalizm de özellikle ABD’de büyük buhran yılları sırasında çökme tehlikesi geçirmiştir.Bu sebepten kendini yenileme yoluna gitmiştir.Tıpkı sosyal demokrasi gibi.Bugün Batı Avrupa ülkeleri,bazı sosyalist reformlar yaparak,sosyal demokrasiye yaklaşmış,İskandinav Sosyal Demokrasisi’ne benzeyen bir liberal demokrasi yaratmışlardır.Oysa ABD,bu tip reformları Avrupa gibi gerçekleştirememiştir.Bunu Norveç ile ABD’yi karşılaştırırsak,ABD’nin ne kadar geri kaldığını görerek daha kolay anlayabiliriz.
Liberalizm kendini yenilemeden önce,özellikle ilk yaratıldığı yıllarda,tamamiyle burjuvaziye hizmet ediyordu ve gerçekten proleterya ve köylüler,çok büyük bir sömürü ile karşı karşıya geldiler.Bu onlar için aydınlanma değil,daha da karanlığa gitme oldu.Çünkü kilisenin yerini burjuvazi,Tanrı’nın yerini para aldı.Ancak insan dinsiz yaşayabildiği gibi,parasız yaşayamıyor.
Fransız devrimi,kendinden önceki feodal düzene karşı çıkar.İlk liberalizm ise burjuvazinin kendinden önceki egemen unsurlara karşı geliştirdiği taleplerdir.Aristokrasi ve kilise.
Kişi özellikle dini baskıdan ve dogmalardan bağımsız olmalıdır.Çünkü bunlar kişisel gelişimde önemli engellerdir.Ancak aynı ölçüde,işçi ve köylü sınıfının bağımsızlığının önündeki engelleri de ortadan kaldırdı mı bu düşünce?
Bu soruya Marat:’’ Para soylularına yenilecek olduktan sonra,kan soylularını yenmek yalınkat bir kazançtı.’’Eşitlik-özgürlük dengesi içinde görülmektedir ki, ne yüzde yüz özgürlük ne de yüzde yüz eşitlik,insanlığı kurtaramamıştır.Kaldı ki,sosyalizmin eşitliği sağlayamadığı gibi,Liberalizm de özgürlüğü sağlayamamıştır.
Liberalizm ve burjuvazi, topluma insanlar toplamı olarak bakar.Bu toplamı tek tek parçalar ve bu parçaları,insan,birey diye adlandırır.
Ancak toplumun insanlar toplamı olmadığı sonradan anlaşılmıştır.Marx,toplumda tekil insanın olmadığını savunur;toplum sınıflardan oluşmuştur ve o sınıflar da birbiriyle mücadele halindedir.
Bu yapılan bilimsel bir yanlış değil,kitlesel bir çıkar hamlesiydi.(hatta bunun Hz İsa’nın eşit toplum öğretisine hizmet ettiğini bile savunanlar olmuştur.)
İnsan kavramı çok güçlüdür ki,komünizm ve sosyalizm de büyük ölçüde,bu yüzden çökmüştür,çünkü sosyalizmin eksik yanları liberalizmden çok daha fazlaydı.
Ancak bugünkü sivil toplum ve insanlar arasındaki ilişkilerde bir eşitsizlik vardı.Ama Rousseau’ya göre bu insan doğasında olmayan bir eşitsizlikti,Sonradan çıkmıştı.Bu sebepten liberal düşüncenin öncülerinden Rousseau bile ‘’insan özgür doğar ama her yerde zincire vurulmuştur.’’ der.
Liberalizm doğal halinde eşit,özgür ve kardeşçe yaşayan insanın nasıl olup da birden zincirli bir toplum yarattığını açıklayamamıştır.Açıklayamadığı yerde ise,bir toplum sözleşmesi önererek üzerinden atlamayı tercih etmiştir ki bu gerçekten çok karmaşık bir sorundur.Sosyalizmin doğduğu nokta da burasıdır.Çünkü ortada çok açık bir sömürü vardır ve sosyalizm bunu engelleyecektir.Ancak tuhaftır ki,ne sosyalizm ne de liberalizm bu sorunu yok edemediler.
Bana göre ikisi de bir noktadan sonra birbirine yaklaşmış ve iç içe geçmişlerdir.Sosyalizm sosyal demokrasiyi,liberalizm ise liberal demokrasiyi doğurmuştur.Bugün ise bu iki çocuk,birbirinin içine çok fazla geçmiştir.Ekonomik,siyasi hayatta çok fazla benzerliği vardır.Ancak günlük ve kültürel hayatta birbirlerinden ayrılabilmektedirler.
LİBERALİZMİN EKSİKLERİ KARŞISINDA YENİLENMESİ
Burada sivil toplum örgütleri çok önemli yer tutar.Liberal demokrasi,doğuştan yetenekleri vergilendirmiştir.O vergilerden elde edilen kazançları da,aracısız sivil toplum örgütlerine aktarır,bu da doğuştan eksik olan insanlara yardım olarak gerçekleşir.
Ayrıca sosyalizmin temel çöküş sebeplerinden olan devlet iflasını devleti küçülterek aşmışlardır,yolsuzluklar büyük ölçüde engellenmiştir.Mesela sosyal sigortalar kurumlarında devlet parayı direkt olarak ödemiyor ya da sağlık hizmetini bedava vermiyor.Bunun yerine,kişinin belgelerle kanıtlanmış gelirine göre ücret alınıyor,bu da gerçekten kişiler arasındaki eşitliği sağlamada çok önemli bir hamledir.Devlet denetler ve eşitsizliği en aza indirgemek için sosyo-ekonomik farklılıkları göz önünde tutarak,kotalar koyar.Bu çok önemli bir çözüm yoludur.
Ekonomik hayatta ise,vahşi kapitalizmin yerini daha ılımlı bir kapitalizm almaya başlamıştır,burada da ortak çıkar göz önünde tutulmuş,hem üretici hem de tüketicinin memnuniyeti sağlanmıştır.Fırsat eşitliği ekonomik alanda da hayat bulmuştur ve güçlünün güçsüzü ezmesi önlenmiştir.Ayrıca tekelleşmeyi,tröstü vb… hileli kar yollarını engelleyerek ekonomik hayatta eşitliği sağlamış aynı zamanda da kaliteyi üst düzeyde tutmayı sağlayarak(kapitalizmin temel kanunu)tüketici memnuniyetini üst düzeyde tutmayı başaracak dengeyi kurmuştur…