14 Aralık 2008 Pazar


Son bir haftadır Yunanistan’da çıkan olayları hepimiz biliyoruz. Türkiye’den takip ettiğimiz kadarıyla olay şu ‘’15 yaşındaki Alexandros’un öldürülmesine halk isyan etti ve dükkanları yağmalamaya başladı’’
Tabi ki Türk medyasının yansıttığı, kısıtlı bir bilgi bu. Yunanistan’daki hareket bununla sınırlı değil. Yunanlıların olaya bakışının odağında aslında hükümet var. Hükümetin, tüm devlet şirketlerini sattığı, işsizliğe yol açtığı ve krize karşı ülkeyi savunmasız bıraktığı, bu etkilerine rağmen de halktan gelen tepkileri silah zoruyla bastırmaya çalıştığı inancındalar.
Son derece geniş bir sosyal tabanı bulunan, örgütlü bir faaliyet. Sınıflararası bir çatışmaya dönüşmeye başladı bile. Dükkanların yağmalanmasının sebebi de bu zaten.
Sermaye sahiplerinin dükkanlarının yağmalanması ve devlet otoritesine karşı başkaldırının izdüşümleri birbiriyle kesişmektedir.
Yiyecek krizi, yerel örgütlenmeler ve patlama, sosyal huzursuzluğa yol açar. Savaş(veya şiddet olayları), zayıf yapılanma ve ekonomik kriz de devletsel bir huzursuzluğa sebebiyet verir.
Bu ikisi birleştiği zaman da sonuç devrimdir. Yunanistan’ın kısmen bu şartları sağladığı gözükmektedir.
Yunanistan’da ayaklananlar ezilen kesimle, ezilmeyen ancak şartların daha iyi bir şekilde oluşturulabileceğine inanan entelektüel sol görüşlü kesimdir.
Yani olay geniş çağlı bir sosyal patlamadır. Zaten yapılan grevler de bunun bir göstergesidir. Olayların durdurulması ancak iki şekliyle gerçekleşebilir. Ya hükümet istifa edecek, ya da sıkıyönetim ve ordu yardımıyla 1980’de ABD’nin uzantısı bir cuntanın yaptığını yapacak.
Anarşistler, Anarko-Komünistler, Sosyalistler, Komünistler, İsyancılar, solcular… Ne ad verirseniz verin 1968’lerde yaşananların bir benzerinin yaşandığını düşünmekteyim.
Dilerim ki bu hareket bütün dünyaya yayılır. Savaşa para bulanlar, lüks villalarda yaşamaya para bulanlar, bankaların sermayelerini kurtarmaya para bulanlar, işlerinden atılan, açlıkla mücadele eden, geçim sıkıntısı çeken, ömürleri boyunca rahat yüzü görmeyen insanlara para bulamadıkça, dilerim ki bu mücadele devam etsin.
Artık polis terörüne dur denilmeli. 1 Mayıs’ta yaşananlar, işkence ölümleri… Türk halkının muhafazakar yapısı , eğitim seviyesinin düşüklüğü, apolitikliği ve huzurdan yana olması, hakkını aramasını engellemektedir. Türkiye’de hiçbir zaman bir halk hareketi tabandan gerçekleşememiştir. Kurtuluş Savaşı’nda bile Atatürk’ün ve Kuvayı Milliye’cilerin çabası olmasaydı, o rezil durumdayken kimsenin pek bir şey yapacağı yoktu. Çünkü bu halk gerçekten yorgun, beyni yıkanmış, yenilgiye alıştırılmış.

Dilerim ki her şey daha iyi olur, söyleyecek pek fazla bir şey yok.