30 Kasım 2008 Pazar

MONTAIGNE ve SERDAR TURGUT


Bugün Akşam gazetesini karıştırırken, orta sayfalarda bir yerlerde, Serdar Turgut adlı yazarın köşesine gözüm takıldı. Normalde bu yazarı (sözüm ona) hiç okumamıştım. –Zaten gazetesini de okumam, sabah peder bey o gazeteyi almış, sıkıntıdan ben de göz gezdirmiştim. Köşesinde de Montaigne’in resmini görünce merak edip şöyle baştan sonra bir okudum.
Birkaç defa televizyonda görüp, fikirlerini basit kendisini de pek bir işe yaramaz bulmuştum zira. Bugün ki yazısını okuyunca da, zihnimde oluşturduğum bu yargıda ne kadar isabetli olduğumu anladım.
Yazısını okuduğumda çok keyiflendim. Ünlü Türk düşünürlerinden Serdar Bey, inanılmaz bir şey yapmıştı. Kendisini Montaigne’e benzetmişti. Gerçekten bu durum içimde kopan kahkahaların dışarıya hafif bir tebessüm olarak yansımasına yol açtı. Montaigne ve Serdar Turgut. Hakkını yemeyelim tabi ki, Serdar Bey de, en az Montaigne’in sahip olduğu kadar dehaya sahip, içinde bulunduğu toplumun yapısını ve eğilimlerini çok iyi tahlil eden ve çok önemli felsefi sorulara(!) cevap arayan bir yazardı.
Şöyle bir benzetme yapıyor Serdar Bey yazısında. Efendim, bazı ciddi gündem yazarları (kimlerse artık onlar bilemiyoruz) Serdar Turgut’u ‘’Penis yazarı’’ diye eleştiriyorlarmış, gayri ciddi konular hakkında yazdığı için, siyaset yazmadığı için kendisine belden aşağı vuruyorlarmış.
Halbuki yaşam sadece siyaseti içermezmiş. Mesela Montaigne de insanın gaz çıkarması hakkında yazmışmış, demek ki ille de ciddi konular hakkında yazmak gerekmiyormuş.
Kendisini bu üstün tahlil yeteneğinden ötürü kutlamak gerek. Ayrıca Serdar Turgut’la Montaigne arasındaki benzerlik hususunda cevaz vermemiz gerekliliğini ayriyeten vurgulamak istiyorum.
Ayrıca deneme türü de, ortaya çıktığından beridir, ikiye ayrılırmış. Ciddi konular ve gayri ciddi konuları ele alan denemeler diye. Daha önce duyulmamış böyle bir hadiseyi bize öğrettiği için de Serdar Turgut’a Türk halkı yürekten bir teşekkür borçludur.
Hatta ciddi yazanlar bir ekol, gayri ciddi yazanlar bir başka ekol haline bile gelmişler. Daha önce kimsenin yapamadığı bu edebiyat tarihi analizini, sadece bizim Serdar Bey yapmış. Nobel’e aday gösterilmeli bence. (O da ne kadar fiyasko bir ödülse. Sartre’ın almaya tenezzül etmediği bir ödül. Ancak bizim Orhan Pamuk gibi dahi aydınlarımız gider o ödülü almaya, bir de güzel Türkçeleriyle metinlerini okurlar. --Ek bir bilgi, ‘’NOBEL EKONOMİ ÖDÜLÜ’’ diye bir ödül yoktur. Nedense aydınından işçisine kadar pek çok kişi böyle bir ödül olduğunu sanmaktadır. Bahsi geçen ödülün gerçek hüviyeti ‘’İsveç Merkez Bankası’nın ekonomi alanında Nobel onuruna verdiği ödül’’dür.--)
Kendisinin üstün bir tahlil yeteneği olduğundan, Montaigne’in Serdar Bey’e göre gayri ciddi söz konusu yazısında, gaz çıkarmadan yola çıkarak aslında insanın yapısına ve doğayla uyumundaki dizayna dair düşüncelerini dile getirdiği, buradan da varoluşa yönelik fikirlerini beyan ettiğini belirtmek zahmetinde bulunmamış.
Velhasıl Serdar Turgut’un gayriciddi dediği konu, aslında varoluş hakkında yazılmış bir yazıdır. Varoluş meselesi de ne kadar gayriciddi yorumunu bu yazıyı okuyanlara bırakıyorum.
Binaenaleyh, Serdar Turgut, böylelikle Montaigne’le arasında çok mühim bir benzerliği göstermektedir bize.

Yazısında gördüğüm bir başka değinilmesi gereken husus da, Serdar Bey’i takmayan yazarlar. Sözüm ona bu yazarlar, eleştirdikleri Serdar Turgut’un karşısına çıkmaya çekiniyorlarmış. Serdar Bey diyormuş ki, ‘’Gelin 1 saat süreyle yazı yazalım, sonra kararı jüriye bırakalım bakalım kim daha güzel yazı yazmış.’’ Ancak bu yazarlardan, Serdar Bey’in bu çağrısına karşılık ses seda çıkmamış.
Buna hiç gerek yok Serdar Bey. Bence tek kale maç turnuvası yapın, kazanan yılın yazarı olsun. Acaba Serdar Turgut’un bahsettiği yazarlar, sakın onu kale almıyor olmasınlar? Hey gidi terbiyesizler.
Serdar Turgut’u, Emre Aköz eleştirmiş bi de. Emre Aköz de bildiğiniz üzere, bir diğer önemli düşünürlerimizdendir. Zaten Serdar Turgut’un dengi de ancak, Emre Aköz gibi oturmasını kalkmasını bilmeyen, canlı yayında bacak bacak üstüne atıp, ağzını yaya yaya konuşan bir hanzodur.
Bence Serdar Turgut’la Emre Aköz canlı yayında birbirlerine laf koyma yarışması yapsınlar. En adil yarışma bu olurdu. Çiçek Abbas’la Şakir Ağabey’sinin yaptığı gibi tıpkı.
Durum böyle olunca da Serdar Turgut’un ‘’Penis’’ hakkında yazdığı yazı eminim ki,
-Benim penisim senin penisinden uzundur, canlı yayında ölçtürelim kararı jüriye bırakalım!
Seviyesinden daha yukarı çıkamamıştır . (Yazısını okumadığım için, sadece tahmin yürütüyorum.)
Sözün kısası, gazetelerde böyle yazarları gördükçe, Türkiye’nin niçin dünyanın bu kadar gerisinde kaldığını anlamak, hiç de zor değildir.